PKK, 5-7 Mayıs 2025 tarihleri arasında düzenlediği kongrede silahlı mücadeleyi sonlandırma ve örgütsel yapısını feshetme kararı aldı.

PKK’nin Fesih Kongresi Ne Anlama Geliyor?

PKK, 5-7 Mayıs 2025 tarihleri arasında gerçekleştirdiği kongrede silahlı mücadeleye son verme kararı aldığını duyurdu. T24 haber sitesinde yer alan bilgiye göre, kongrede Abdullah Öcalan’ın kaleme aldığı bir metin de kamuoyuyla paylaşıldı. Öcalan, yazısında “silahlı mücadelenin ulus-devlet temelli stratejilerden kaynaklandığını” ve bu aşamanın tamamlandığını ifade ederek yeni sürecin “barış ve demokratik toplum” temelli yürütülmesi gerektiğini vurguladı.

Metinde öne çıkan diğer bir vurgu ise “demokratik konfederalizm” oldu. Öcalan, bu modelin İsrail-Filistin çatışması gibi birçok bölgesel soruna çözüm niteliği taşıdığını belirtti. Ayrıca, bu yapı üzerinden bir “yeni enternasyonal” sürecin başlatılması gerektiğini dile getirdi.

Demokratik Konfederalizm Neyi Hedefliyor?

Öcalan’ın demokratik konfederalizm vurgusu, bölgede yeni bir siyasi yapılanmanın işaretlerini taşıyor. Bu sistemin öncelikli hedefi olarak Dicle-Fırat havzası gösteriliyor. Bu kapsamda Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunun yanı sıra Suriye, İran ve Irak’ta da benzer yapılanmaların oluşturulması planlanıyor. Sürece karşı çıkanların “yenileceğini” belirten Öcalan, bölgesel konfederalizmin “mutlak bir gereklilik” olduğunu ifade etti.

Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen’in Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan 4 Haziran 2025 tarihli değerlendirmesinde, bu stratejinin, Türkiye’nin anayasal bütünlüğüne karşı jeopolitik bir hamle olduğuna dikkat çekildi. Eslen’e göre, “demokratik konfederalizm” görünümünde sunulan yapı, aslında Dicle-Fırat havzasının kontrolünü ele geçirmek için kurgulanan bir modeldir.

Büyük Orta Doğu Projesi ile Ne İlişkisi Var?

Ortaya konan bu modelin, temelleri yıllar öncesine dayanan “Büyük Orta Doğu Projesi” (BOP) ile paralellik taşıdığı değerlendiriliyor. İngiltere ve ABD vatandaşı tarihçi Bernard Lewis, 1996 yılında İstanbul’da gerçekleştirdiği bir konferansta, bölgedeki ulus-devlet yapılarını aşan “Orta Doğu kimliği” kavramını gündeme getirmişti. Lewis’in bu yaklaşımı, daha sonra ABD Başkanı George W. Bush tarafından “Büyük Orta Doğu Projesi” adıyla politik bir plana dönüştürüldü.

Bu bağlamda projenin ilk aşaması olarak Dicle-Fırat havzasının Türk ve Arap egemenliğinden çıkarılması hedefleniyor. Konuya ilişkin daha önce yapılan bazı açıklamalarda, bölgenin ekonomik ve siyasi olarak bir bütün haline getirileceği ifade edilmişti. PKK’nin fesih kongresi de bu planın yeni bir aşaması olarak görülüyor.

Türkiye’deki Siyasi Gelişmeler Bu Sürece Nasıl Etki Ediyor?

Yeni anayasa hazırlıkları, vatandaşlık tanımlarındaki revizyonlar ve “Soyadımız Türkiye” gibi söylemler, bazı çevrelerce bu jeopolitik planla bağlantılı olarak değerlendiriliyor. Tarihi ve kültürel referansların zayıflatılması, “ortak vatan” söylemleri ile Dicle-Fırat havzasındaki hâkimiyetin sembolik ve hukuki altyapısının da dönüştürülmeye çalışıldığı ifade ediliyor.

Bölgedeki bu stratejik hamlelerin, Türkiye’nin doğrudan ulusal güvenliğini ve toprak bütünlüğünü ilgilendiren boyutları bulunduğu, uzman analizlerinde sıkça dile getiriliyor. Özellikle Selahaddin Eyyubi gibi tarihî figürlerin Suriye sahasında kullanılmaya başlanması, bu geniş çaplı projenin kültürel tabanının oluşturulmak istendiğine işaret ediyor.