Gazze’deki soykırım iddiaları uluslararası toplumda büyük yankı uyandırıyor. Türkiye, Lahey’de sözlü beyanda bulunarak İsrail’in saldırılarını kınadı.

Gazze’deki Soykırım ve Bölgesel Yansımaları: Türkiye İçin Bir Uyarı mı?

Gazze Şeridi'nde yaşanan son saldırılar, dünya gündeminin en kanlı ve tartışmalı konularından biri olmaya devam ediyor. Gazze’deki Filistin yönetimi, İsrail’in bölgedeki sivillere yönelik sistematik soykırım uyguladığını, hastaneler ve ilaç depolarını hedef alarak insani krizi derinleştirdiğini açıkladı. Bu vahşetin arkasında sadece İsrail değil, ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin de sorumluluğu olduğuna dikkat çekiliyor.

Gazze’deki Soykırım Gerçeği Nedir?


Gazze’de 2,4 milyondan fazla insan, abluka, açlık, susuzluk ve sağlık altyapısının çökmesiyle karşı karşıya. Uluslararası toplumun sessizliği ise bu trajedinin daha da büyümesine zemin hazırlıyor. Libya Müftüsü Şeyh Sadık el-Gıryani, ABD’nin bölgedeki stratejik ziyaretlerinin ardından soykırımın yoğunlaştığını belirtiyor. Körfez ülkelerinin, ABD ile yaptıkları milyar dolarlık anlaşmaların ardından Gazze’ye yönelik yardımın engellenmesi ise Gıryani’ye göre bu ülkelerin de suç ortaklığı anlamına geliyor.

İngiltere’de Muhafazakâr Parti’den Kemi Badenoch ise İsrail’in eylemlerini “soykırım” olarak nitelendirmeyerek, İsrail’in Batı adına savaştığını savunuyor. Bu görüşler, Batı ülkelerinin Gazze meselesindeki çifte standartlarını bir kez daha ortaya koyuyor.

Türkiye ve Bölge İçin Bu Gelişmeler Ne Anlama Geliyor?


Gazze’de yaşanan trajedi sadece Filistin ile sınırlı kalmıyor. Bölgedeki soykırımlar, Büyük Orta Doğu Projesi’nin bir parçası olarak değerlendiriliyor. ABD’nin Orta Doğu stratejisinde Türkiye de hedef ülkeler arasında yer alıyor. 1996 yılında Yahudi asıllı stratejist Bernard Lewis’in “Orta Doğu Kimliği” konferansında vurguladığı üzere, bölgedeki milliyetçilikler yerine tek bir Orta Doğu kimliği yaratılmaya çalışılıyor. Bu projede Türkiye’nin geleneksel ulusal kimliğinin dönüştürülmesi amaçlanıyor.

Türkiye’deki açılım politikalarının ABD güdümlü olduğu, yeni anayasa tartışmaları ve kimlik politikalarının bu büyük planın bir parçası olduğu iddia ediliyor. Bölgedeki istikrarsızlık ve çatışmalar, Türkiye’de benzer bir “soykırım” riskine işaret ediyor.

Bu Durumdan Nasıl Bir Ders Çıkarılmalı?


Gazze’deki insanlık dramı, küresel güçlerin çıkarları doğrultusunda şekillenen trajik bir tablo sunuyor. Uluslararası toplumun, yaşanan soykırıma karşı sessiz kalması, insan hakları ihlallerinin devamını kolaylaştırıyor. Türkiye’nin ve bölgedeki diğer ülkelerin, benzer acılar yaşamaması için bu gelişmeleri yakından takip etmeleri ve uluslararası arenada etkin bir duruş sergilemeleri gerekiyor.


Gazze’de yaşanan vahşetin uluslararası güçler tarafından desteklenmesi, bölgedeki çatışmaların karmaşıklığını gözler önüne seriyor. Türkiye’nin içine çekildiği kimlik ve bölgesel politika dönüşümü ise, bu trajediden alması gereken derslerin ne denli önemli olduğunu gösteriyor. İnsan hakları ve uluslararası hukuk temelinde hareket etmeyen tüm yaklaşımlar, sadece insanlık dramını derinleştiriyor. Bu nedenle, küresel vicdanın harekete geçmesi ve somut adımlar atılması artık kaçınılmazdır.

Gazze’de yaşananlar sadece Filistin halkının değil, bölge halklarının geleceğini de tehdit eden önemli bir uyarıdır. Bu trajediye sessiz kalmak, ileride benzer felaketlerin başka coğrafyalarda yaşanmasına zemin hazırlayabilir. Türkiye ve diğer ülkeler, bölgesel barış ve güvenlik adına bu trajediden gereken dersleri almalı, insan haklarına saygı temelinde politikalarını şekillendirmelidir.

Son söz: Atatürk'ün Söylediği gibi :Uyuyan Milletler Ya ölür Yada Köle Olarak Uyanır