Morfinli Mehmet ve Bebuk, alkol bağımlılığıyla mücadele eden iki isim olarak İskilip’te tanındı. Maneviyat ve toplum desteğiyle hayatlarını değiştirdiler. Mehmet, hacca giderek yeni bir başlangıç yaptı, Bebuk ise Medine’de vefat ederek Cennet'ül Baki’ye defnedildi. Hikâyeleri, dönüşüm ve ikinci şansın gücünü simgeliyor.
İçki bağımlılığıyla mücadele eden ve halk arasında "Morfinli Mehmet" ile "Bebuk" lakaplarıyla tanınan iki farklı karakterin hayatı, yaşadıkları dönüşümle hafızalara kazınan ibretlik birer hikâyeye dönüşmüştür. İskilip’in kenar mahallelerinde yaşayan bu iki adam, yıllarca alkolün pençesinde sürüklenmiş; fakat sonunda maneviyatın ve toplum desteğinin gücüyle bambaşka birer insan haline gelmişlerdir.
Morfinli Mehmet, Hacıpiri Mahallesi’nin yukarısında oturur, içki bulamadığı sabahlarda sakin ve mahzun bir adam olarak tanınırdı. İçki içtiği zaman ise sokaklarda sızıp kalır, zaman zaman kışın ortasında kar üstünde sabahlardı. Aç kaldığında, belli başlı birkaç evin kapısını çalardı. "Ana, benim karnım aç. Bir dürüm yap da yiyeyim," der, önüne ne konulursa yer ve dua ederek ayrılırdı. Her ne kadar ayyaş olarak bilinse de saygılı ve kimseye zararı dokunmayan bir insandı.
Bebuk ise kalenin dibinde, hamam arkasında belediye tarafından yaptırılmış bir göz odada yaşardı. Mahalleli, içini döşeyip eşyalarını temin etmişti. Dışarıda içki içmez, kimsenin içinde şişe taşımazdı. Gençlere nasihat etmeyi ihmal etmez, "Bu zıkkımı içmekten memnun değilim," diyerek pişmanlığını her fırsatta dile getirirdi. Çamaşırlarını yıkatmak için deterjanla birlikte kapı önüne bıraktığı torbayı, ihtiyaç sahibi ev halkı yıkar, ütüler, geri getirirdi. Bu, Bebuk ile mahalle arasındaki sessiz anlaşmanın bir göstergesiydi.
İkisinin hayatındaki dönüm noktası ise hac yolculuğu oldu. Morfinli Mehmet, içkiye tövbe ettiğini belirterek bir Cuma sabahı hamama gitti, temizlenip otobüs firmasına başvurdu. "Tövbe ettim, içkiyi bir daha ağzıma koymayacağım," diyerek hacca gitmek istediğini söyledi. Şaşkınlıkla karşılanan bu isteği, samimi bulunduğu için kabul edildi. Hacdan döndükten sonra İskilip Belediyesi’nde iş buldu, evlendi ve yeni bir hayat kurdu.
Bebuk da benzer bir süreç yaşadı. Mahalle esnafı aralarında para toplayarak hacca gitmesini sağladı. Hac sırasında ettiği dua ise içtenliğiyle yürekleri titreten bir çağrıdır: “Yarabbi; mübarek yerlerde al benim canımı. Buraya beni bir daha getirme.” Medine'de bu duasının kabul olduğu görüldü. Dönüş yolculuğuna hazırlanırken otobüste sessizce vefat etti. Bebuk, Cennet'ül Baki mezarlığında, sahabelerin yanına defnedildi. Onun bu haliyle hacı kafilesi İskilip’e döndüğünde, sorulan "Hacı Bebuk nerede?" sorusuna verilen cevap, herkesi derin bir hüzne boğdu: “O, Peygamberimizin yanında kaldı.”
Bebuk’ün evinde asılı olan ve tüm hikâyeyi özetleyen şu beyit ise akıllarda kalıcı bir ders olarak yer aldı:
"Harabat ehlini hor görme Zâkir, defineye malik viraneler var."
Bu söz, görünürde değersiz görülen kişilerin içinde ne büyük hazineler saklı olabileceğini anlatan, yüzyılların ötesinden gelen bir hakikati dile getirir. Hayat, herkese ikinci bir şans tanır; kimseyi dış görünüşüne göre yargılamamak gerekir. Rabb'in katında kimin ne değerde olduğunu ise yalnızca O bilir.
Yazan: Mustafa Yolcu