Bir Çin atasözü vardır “Gelecek seneyi düşünüyorsam pirinç yetiştir, 10 Yıl sonrayı düşünüyorsan ağaç yetiştir, 50 Yıl sonrayı düşünüyorsan insan yetiştir” der. Bizde 1983’ten bu yana, yani 30 yıldan fazla zamandan beri Milli Eğitim sistemimizi daha mükemmel hale getireceğimiz yerde her yıl bir taşını söktük. Her yıl çalışan sistemin bir tarafını işlemez hale getirdik. Sonuçta buralara kadar geldik. Bu geldiğimiz noktaya dahi mazeret bulabiliyoruz. Avrupa’da ki okullarda şiddet olayları bizim okullardan daha fazla diyebiliyoruz.

Mantığa bakın…

Neden bu hale geldik? Beceriksiz, iş yapamayan yöneticilerin yapabildikleri en başarılı şey öğrenci affı çıkartmak. Çünkü her evde mutlaka bir öğrenci vardır. İnsanlara şirin görünmenin en kolay yolu da budur. Gazeteler bas bas bağırır, “Bir öğrencinin aileye, devlete maliyeti ne kadardır?” Nutukları atılır bedavacılık göklere çıkartılır. Yalnız bunu derken sınıfta kalma olsun çoğunluk kalsın hak eden geçsin diye bir fikri savunmuyorum. Geçip kalma diye bir olay olmayacak öğrencinin notu kaç olursa olsun bir üst sınıfa geçecek, bu şartı baştan tespit edeceksiniz, yoksa bir yıl boyunca – Çalışın çalışmaz iseniz kalırsınız veya okula gelmezseniz devamsızlıktan kalırsınız. Diye gırtlak patlak sonra birisi çıksın hiç okula gelmeyen notları zayıf olan bütün öğrencileri sınıf atlatsın bu büyük bir çelişki ve ilkesizliktir. Sistemle ve öğretmenle dalga geçmektir. Çalışan öğrencinin motivasyonunu bozmak şevkini kırmaktır. İşin çok daha kötü tarafı bedavadan geçen öğrenciler alabildiğine şımarmakla dertleri okumak olmadığı içinde çürük domatesler gibi etraflarını çürütmektedirler. Bu tür öğrenciler cezalandırılsın toplum dışına itilsin gibi bir fikir sahibi değilim. Bunların rehabilite ve ıslah edilmeleri gerekir. Çünkü ne olursa olsun bunlar çocuktur. Ama tam tersi olmakta kötü ve problem olarak telakki edilen bu öğrenciler okullara kendi metotlarını ve tarzlarını dayatmakta ve kabul ettirmektedirler.

Problemli öğrenciler sebebiyle büyük sessiz çoğunluk olan gerçek öğrenci kitlesi ve öğretmen camiasının durumu içler acısıdır. Bu iki gurup baskı altındadır.

Siz pantolonu indirilen öğrencilerden nasıl bir hizmet beklersiniz? O öğretmen ailesinin çevresinin yüzüne nasıl bakacak? Birde bunlar basına yansıyanlar. Daha bilmediğimiz ne tür facialar vardır. Sürekli cebindeki parası, telefonu gasp edilen birkaç tane it kopuk tarafından itilip kakılan sessiz çoğunluk öğrencilerden nasıl bir karakter gelişimi beklersiniz? Bu hırsızlık ve gasp olayları topluma ulaşandan çok daha fazladır.

Yönetenler sanki bu sistemi daha fazla nasıl bozabiliriz diye uzman kardılar kurmuşlar. Bunların derdi düzgün işleyen her şeyi bozmak şimdide lise giriş sınavını kaldıracağız diyorlar. Efendim öğrencinin aldığı notlara ve performansa göre çocuklar Anadolu ve Fen Liselerine alınacakmış!

İnsaf yani!