İş dünyasında yapay zekâ, geleneksel kurumlar için kaçınılmaz bir dönüşüm süreci başlattı. Yenilikçi liderlik anlayışı ve veri odaklı stratejiler değişimi hızlandırabilir.
İş dünyasında "atalet" kavramı, fizik biliminin sınırlarından çıkarak yönetsel düşüncenin merkezine oturmuş durumda. Newton’un Birinci Yasası olarak bilinen “Eylemsizlik Yasası”, yalnızca fiziksel cisimlerin hareketlerini değil, kurumların ve bireylerin değişim karşısındaki tepkilerini anlamak için de güçlü bir metafor sunuyor. Ufuk Tarhan’ın yazısında bu yasa, günümüz iş dünyasının yapay zekâ karşısındaki durumu üzerinden inceleniyor ve oldukça çarpıcı sonuçlara varılıyor.
Fizikte olduğu gibi, iş dünyasında da bir sistem ya da yapı dışsal bir kuvvetle karşılaşmadığı sürece mevcut halini koruma eğilimindedir. Bu durum, özellikle köklü kurumların ve uzun yıllardır aynı düzen içinde işleyen yapıların, değişime karşı direnç göstermesine neden olur. Yapay zekânın iş dünyasına etkisi tam da bu noktada devreye giriyor. YZ yalnızca bir teknoloji değil; düşünme, üretme, karar alma ve iletişim kurma biçimlerini temelden sarsan bir dönüşüm aracıdır.
İş Dünyasında Atalet Yıkıcı mı, Koruyucu mu?
Geleneksel kurumlar için bu değişim, çoğu zaman bir “şok” etkisi yaratıyor. Zira alışıldık süreçler, iş modelleri ve liderlik tanımları bir anda geçerliliğini yitirebiliyor. Bu nedenle bir anda “duran trenin içindeki yolcular gibi” savruluyorlar. Asıl tehlike ise bu savrulmayı bile yaşamamak; yani tepkisizlik, hareketsizlik ve konfor alanına sıkışıp kalmak.
Yapay zekâya adaptasyon, artık bir tercih değil, bir zorunluluk. Ancak bu dönüşüm, yalnızca teknoloji yatırımlarıyla mümkün olmuyor. Liderlik anlayışının evrim geçirmesi, karar verme mekanizmalarının hız kazanması ve çalışanların yaratıcı öğrenme süreçlerine katılması gerekiyor. Özellikle geleneksel eğitim sistemlerinin “ezberle, tekrar et, sınavı geç” döngüsüyle değil; “deneme-yanılma, hızlı test etme ve öğrenme” ilkeleriyle yeniden tasarlanması önem taşıyor.
Eylemsizlik Bir Konfor Alanı mı, Yok Oluşa Giden Yol mu?
Günümüzde birçok startup ve küçük ölçekli girişim, yapay zekâ araçlarını birkaç gün içinde entegre ederek pazara yeni çözümler sunabiliyor. Buna karşılık, büyük kurumların aynı adaptasyon sürecinde aylar, hatta yıllar kaybettiği görülüyor. Bu durum, yalnızca teknolojik bir gecikme değil; kültürel bir ataletin ve yönetsel bir cesaretsizliğin göstergesi.
Çözüm, kurumların içsel eylemsizliklerini veriyle, stratejiyle ve deneyimle dönüştürebilmelerinde yatıyor. Ufuk Tarhan’ın önerdiği gibi, minimum uygulanabilir süreçlerle ilerlemek, liderlere stratejik mentorlar atamak, katılımcı ve ödüllendirici iç mekanizmalar kurmak, yeni liderlik tanımları yapmak ve dijital iletişimdeki direnç noktalarını analiz ederek müdahale etmek, eylemsizliğin önüne geçebilir.
Kısacası, yapay zekânın etkisiyle artık hiçbir kurumun aynı kalması mümkün değil. Eylemsizlik bir tercih değilse, harekete geçmek zorunluluktur. Bugün hâlâ yerinde duran her yapı, yarının yok oluş riskiyle karşı karşıyadır. Evet, fiziksel evrende olduğu gibi iş dünyasında da bir kuvvet uygulanmadan değişim olmaz.
Ama artık bu kuvvet geldi: Adı, yapay zekâ.