Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir; iyi ya da kötü her eylem zamanı geldiğinde karşılık bulur. “Sana gelir” sözünün hatırlattığı gibi, iyilik iyiliği, kötülük kötülüğü çeker. Evrenin dengesi şaşmaz; attığın adımlar bir gün sana döner.
“Sana Gelir...!”: HAYATIN GİZLİ DÖNGÜSÜ
Gazi Caddesi’nde sıradan bir gün yaşanıyordu. Kalabalığın arasında yürürken, şehrin herkesçe bilinen o sessiz, gariban delisi yaklaştı yanıma. Kat kat giyinmiş, üst üste yığılmış kıyafetleriyle yaz güneşine aldırış etmeden dolaşıyordu. Yüzünde yılların çizdiği yorgunluk, gözlerinde ise kim bilir kaç hikâyenin ağırlığı saklıydı. Herkes onu tanırdı ama kimse onunla uzun uzun konuşmazdı. Bu kez durdu önümde, gözlerimin içine baktı ve “Bana para ver” dedi.
İçgüdüsel olarak cebime uzandım. Elimdeki paraların arasından bir yirmilik çıkarıp uzattım. Ama o, ciddiyetle yüzüme bakarak “Onu değil” dedi. Parmağını kaldırıp cebimdeki elliliği gösterdi: “Şunu istiyorum.” Şaşırdım. “Neden onu istiyorsun?” diye sordum. Gözlerini hiç kaçırmadan ve sesi net bir şekilde yankılandı: “Sana gelir. Sen onu ver bana.”
O an, anlamlandıramadığım bir enerji sardı içimi. Elimdeki elliliği ona uzattım. Parayı aldı, tekrar “Sana gelir” dedi ve arkasına bile bakmadan kalabalığın içine karıştı. Olduğum yerde kaldım, düşüncelerimle baş başa. “Deli işte” dedim, “ne söylese yeridir.” Ama içimde bir yere yerleşti o cümle: Sana gelir...
Saatler sonra eve vardım. Kayınvalidem gelmişti. Hal hatır faslından sonra konuyu açtı. “Oğlum,” dedi, “bana mirastan para kaldı. Payıma düşen miktardan elli bin lirayı size vermek istiyorum. Alın, gönlümden geldi, kullanın.” Duyduklarım karşısında donakaldım. İçime bir ürperti yayıldı. O deli, o gariban adam gözümde birden başka bir şeye dönüştü. Gözlerim doldu. Sessizce ağladım. O an anladım ki, bazı insanlar akıl değil, kalp gözüyle görür. Bazı sözler vardır ki, insanın içini titreten bir yankı taşır.
“Sana gelir” demişti. Gerçekten geldi.
Bu olay, zihnimde çok şeyin kapısını araladı. Hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığını, her hareketimizin bir yansıması olduğunu, evrenin ve kaderin adil ve hassas terazilerle çalıştığını fark ettim. Attığın her adım, söylediğin her söz, niyetin neyse; döner dolaşır yine seni bulur. Bazen selam verdiğin biri dua olur sana, bazen göz ardı ettiğin bir bakış yıllar sonra karşına çıkar.
İyilik yaparsan iyilik gelir. Gönlünden geçeni hayırla yaparsan karşılığı beklemediğin bir yerden sana döner. Ama unutma, aynı şekilde kötülüğün de dönüşü olur. Bir kalbi kırarsan, bir hakkı yersen, bir canı incitirsen; hayat bir gün onun karşılığını getirir sana. Hem de en savunmasız anında.
İşte bu yüzden, bir selamın bile kıymetini bilmek gerekir. “Nasılsın?” demek, bir gülümseme göndermek, bir ekmek bölüşmek… Bunların hepsi bir şekilde yol alır ve bir gün başka bir surette karşımıza çıkar. Ne eksik, ne fazla. Hayatın pusulası şaşmaz.
Belki de en derin nasihat, en sade ağızdan çıkar. Belki bir deli, bir bilgeden çok daha hakikatli bir söz söyler. Çünkü bazen aklın değil, kalbin bildiği bir hakikat vardır. O yüzden, bu dünyada ne yaparsan yap, unutma: Sana gelir.
İyiliğin, kötülüğün, duaların, bedduaların, tebessümün, öfken, kırdığın kalpler, tuttuğun eller, sırt döndüklerin... Hepsi bir gün, bir şekilde sana döner. Hem de sen hiç beklemezken.
Ve hayat, işte o an başlar sana konuşmaya...