Bir konu, bir olay, bir eylem ya da bir söylem anında örnekleme olsun diye geçmişten aktarılan edebi bir anlam taşıyan özlü sözlere “Atasözü” denir. Atasözleri, bir olayı tarihle bütünleştirir, yeri ve zamanı geldiğinde söylenir. Durup dururken söylenmesi bir anlam ifade etmez.

Bir olayı açıklayan, tarihte örnek olayla ilgili söylenmiş sözlere “Darb-ı mesel” ler denmektedir. Darb-ı meseller bir tekerleme bir dize bir şiir şeklinde söylenebilirler. Yüzlerce yıl dilden dile gerek yazılı, gerekse sözlü olarak aktarılagelen Atasözleri, bizim en kıymetli kültür hazinelerimizdendir. Sözlü kültürümüzü yazılı hale getirmek ise araştırmacıların görevidir.

30 yılı aşkın bir zaman diliminde kendi bölgem Osmaniye ve çevre illerin ilimize yakın kasaba ve köylerinde yaptığım Folklor alan araştırmalarında bu sözlü kültürü yazılı ve basılı eserler haline getirmeye hem çok zaman harcadım hem de çok maddi harcama yaptım. Hiç pişman değilim ve halen devam ediyorum. Çünkü alanda öz Türk kültürü, saf folklor (Halk bilimi) malzemeleri vardır.

Zaman zaman çarpıtılmış kültür ürünlerine de rastlıyoruz. Bu bölümde bunlara birkaç örnek vereceğim. Halk arasında bu türden bozulma ve yozlaşmalara “Pinçiklenme” denir. Alanda araştırma yaparken kaynak kişilerin araştırmacıya kesinlikle güven duyması ve inanması gerekir. Eğer ki güvenmez ve de inanmazsa size doğru bilgiler vermeyecek bu durumda araştırılmak istenen örnek olayın ve sorunun daha da karmaşık ve anti ampirik bir hale gelmesine sebep olacaktır. Bu tür bir araştırmanın yapılması ise araştırma yöntemlerinden deney, tekrar deney kuralında tekrarlandığında aynı ölçüm değerini vermeyecektir.

Ben kendi alanımda kaynaklarca güvenilir bir araştırmacı olduğuma inanıyorum. 1999-2000 yılları idi bazı atasözlerinin yanlış aktarıldığını düşünüyordum. Olay o kadar kafamdaki kavram ve teknikleri karmaşık hale getirmişti ki, mutlaka araştırıp, sonuca varmam gerekti. Yanlışlık gördüğüm olay dört atasözü idi. Bunlar; 1. Köprüden geçene kadar ayı ya dayı diyeceksin. 2. Si Bana değmeyen yılan bin yaşasın, üçüncüsü Devletin malı deniz yemeyen domuz, 4. Sü ise bal tutan parmağını yalar, ata sözleri idi. Gerek Osmaniye mahalli kıyafetleri ve Halk Oyunları, gerekse türkü ve ağıtlar konusunda kendisi de ağıtçı birisi olan anam idi. Anam 1927 doğumlu nerdeyse Cumhuriyetle aynı yaşta gün görmüş bir Anadolu kadınıdır. Ne zaman bir türküye takılsam anama sorar öğrenirim. Kıyafetler konusunda da o kadar güzel izahları vardır. Köylerde de buna benzer sağlam kaynak kişilerim vardı. 2000 Yılının nisan ayında üç kaynağımın aynı köyde yaşadığı Düziçi ilçesinin Karagedik köyüne gittim. Bu köyde Ali amca çoban İbrahim amca ve Hüseyin Siyah (Fakı Hüseyin) amcalar vardı. Köye geleceğimi duyunca Fakı Hüseyin amcanın evinde üçünü bir arada yakaladım. Söz muhabbetten sonra, en yaşlı olan Ali Amca o tarihte 88 yaşındaydı.

Hoca yeğenim sen boşuna gelmedin anlat bakalım derdin nedir?

Ali amca derdim yokta kafamı karıştıran bir durum var bunu bilseniz bilseniz siz bilirsiniz dedim.

Neymiş kafanı karıştıran?

Atasözleri,

Atalar yanış söylemezler, nerden anladın yanlış olduğunu? Sor bakalım.

Ali emmi; Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin. Ben neden ayıya dayı deyim ki burada bir yanlışlık yokmu sizce.

Bu söz böylemiymiş ki?

Böyle söylüyorlar.

Bak yeğenim ben 88 yaşındayım, bu ata sözü böyle değil, biz çocukluğumuzda okul görmedik, bizi hocaya gönderirlerdi, hocalarda bugünkü gibi paralı hoca değillerdi adam akıllı hocaydılar. Kuran öğretmeden önce terbiye dersleri verirlerdi. Adab-ı muaşerat kurallarını öğretirlerdi. Nasıl oturulur, nasıl kalkılır, büyüklerin arasında nasıl ve nereye oturulur, büyüğe küçüğe nasıl davranılır önce bunları öğretiyorlardı. Çokça da Atasözleri örnek verirlerdi. Aynı zamanda babalarımız, dedelerimiz, nenelerimizde buna benzer ahlak kurallarını anlatırlar uygulamayı da günlük hayatta yaşatırlardı.

Bu sözü böyle söylemezlerdi,

Nasıldı peki?,

“Köprüyü geçmek için ayıya dayı deme sakın” derlerdi. Buradaki manada şöyleydi. Ayı ayıdır, ayıdan dayı olmaz, ondan da insana fayda olmaz derlerdi. Cevap kelimenin tam anlamıyla cuk diye yerine oturmuş kafamdaki sorunun cevabı alınmıştı.

Peki Ali emmi “Bana değmeyen yılan bin yaşasın”

Ha bak bu söz “Yılanın başını küçükken ez seni sokamazsa başkasını sokar”

Peki Ali emmi bal tutan parmağını yalar.

İşte bu benim canımı en çok sıkandır oğlum. Bu sözü bizim büyüklerimiz “Balın tadına parmağınla bakacaksın, balı parmaklayacaksın”. Çünkü balı yapan arı zerre zerre çiçeklerin özünden toplar, ona başka madenler değdiğinde bozulur derlerdi. Bu söz balın kıymetini belirtir. Bu gün devletin malından ye anlamında kullanılıyor sanki mubahmış gibi.

Peki Ali emmi en çok şu söz canımı sıkıyor. “Devletin malı deniz yemeyen domuz” Bu atasözü en çok anlatılan sözdü, aslı bu şekilde değil. “Devlet malı deniz, ondan çalan domuz” dur aslı. Çünkü devletin malının tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan maldır. Kul hakkı da bizim hem dinimizde hem de töremizde çok önemli ve hassas konudur.

Kafamdaki karmaşa bitmişti, teşekkürler Ali amca. Bu izahlar müthişti.

Şimdi bir atasözü ancak bu kadar pinçiklenir halk tabiriyle. Pinçikleme bir şeyin kanadını kuyruğunu yolup, anlaşılamaz hale getirmektir.

Sonuç olarak; İnsanlar saptırmaya, aslını bozmaya, çıkarını öne almayı çok seviyorlar. İşte araştırma ve yazılı hale getirmenin böyle bir faydası vardır. Bu özlü sözler kayda alınmış aslı yazılmış olursa kimse onu pinçikleyemez vesselam.

Ekim 2023

VITDIRIVIZZIK ADAMLAR

Adam sandım fos çıktı

Vıtdırıvızzık adamlar

Dolu sandım boş çıktı

Vıtdırıvızzık adamlar

Önce insan sanarsın

Tanıyınca yanarsın

Dokundukça kanarsın

Vıtdırıvızzık adamlar

Boynunda kravatı

Sınırsız yatı katı

Kişner küheylan atı

Vıtdırıvızzık adamlar

Yerindedir bakımı

Yutuyorla salkımı

Çakal çukal takımı

Vıtdırıvızzık adamlar

Arasın zamanı yok

Arpa vr samanı yok

Dii yok imanı yok

Vıtdırıvızzık adamlar

Kamera yapsın çekim

Milletim olsun hakm

Şahballı kimsizler kim

Vıtdırıvızzık adamlar