Kültür ve Turizm Bakanlığı, antik Akdamar Kilisesini restore etti. 28 Mart 2007 tarihinde düzenlenen bir törenle hizmete açtı. Bakan Atilla Koç’un katıldığı törene, Van Valisi Özdemir Çakacak, Kültür ve Tabiat varlıklarını Koruma Genel Müdürü Orhan Düzgün, Ermenistan Kültür Bakan Yardımcısı Gagik Gjuryan, Türk Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan, İsrail Büyükelçisi Pinhas Avivi, Amerikan Büyükelçisi Nancy Mc Eldovney ve yaklaşık 300 kişiden oluşan davetli katıldı.

Antik Kilisenin restorasyonu için Kültür Bakanlığı’nın 2.trilyon 600bin lira harcadığı açıklandı ama bazı gazeteler üç yılda tamamlanan restorasyon için 4 trilyon lira harcandığını yazdı.

Türkiye’de bir kültür varlığının restorasyonuna Ermenistan’ın ve Ermeni diasporasının ilgi göstermesi dikkat çekici idi. Bu törenden anlaşıldı ki yapılan iş herhangi bir kültür varlığının restorasyonu değil, Hükümetin Ermenistan’a ve Ermeni diasporasına bir jesti idi.

Yani bu restorasyonun; Türk kültürüne veya Türkiye Turizmine değil Ermeni davasına mı hizmet ettiği anlaşılmakta idi.

Öncelikle önce şunu belirtmeliyim ki bir kültür varlığının üzerinden siyaset yapılması doğru değildi. Camiye, okula, kışlaya girmemesi gereken siyasetin kültür ve turizm politikamıza da girmemesi gerekirdi.

Eğer bu restorasyon Türk kültürüne hizmet idiyse, Türkiye’deki onca kültür varlığının içinden antik Akdamar Kilisesine öncelik verilmemeliydi.

Türkiye turizmine hizmet edeceği düşünülseydi, heba olmaktaki onca Selçuklu ve Osmanlı abidesinin restorasyonuna, hatta şehirlerimizin kimliği olan tarihi evlerimizin korunmasına, yani kültür turizmine öncelik verilmesi daha doğru idi.

Antik Akdamar Kilisesinin restorasyonunun amacı belli ki Hükümetin AB sürecinde Ermenilere hoş görünme gayreti idi. Avrupa’daki yüzlerce Türk eserinin içler acısı hali ve dış siyasette esas olan “mukabele-i bil misl: karşılıklılık” ilkesi göz ardı edildi.

Bu restorasyon ve açılış sürecinde kimi diplomatik yanlışlıklar da üst üste geldi. Çünkü;

Antik Akdamar Kilisesi ve harabeleri, Anadolu’daki diğer antik eserler gibi başkalarının değil bizimdi. Bedeli kanla ödenmişti.

“Kilise” demek ibadete açık Hıristiyan mabedi demekti. Yani onun adı “Akdamar Kilisesi” değil, Antik Akdamar Kilisesi idi. Yani tarihi kültür ile yaşayan kültür karıştırılmamalı idi. Nitekim Kültür Bakanlığı ona “Akdamar Kilisesi” deyince törene katılan Türkiye Ermenileri Patriği Mutafyan daha ileri gitti, "Kutsal Haç Ermeni Kilisesi" adını verdi ve yılda bir kez ayin yapılmasını yani ibadete açılmasını istedi.

Antik Akdamar Kilisesini yapan Ermeni Prensi Gagik’in adaşı Ermenistan Kültür Bakan Yardımcısı Gagik Gjuryan’ın törene katılması da sembolik anlam taşımakta idi.

Bu restorasyonla birlikte Van bölgesinin eski bir Ermeni yurdu olduğu iddiası zihinlere yerleştirildi.

Van tarihini bir kez daha hatırlayalım; 2750 yıl önce Van’da Urartu uygarlığı yaşadı. Ermenilerin de o uygarlığın devamı olduğu söylendiyse de bu görüş bilim adamlarınca benimsenmedi. Abbasi Devleti zamanında Vasal (Tabi) Devlet olarak kabul edilen Van yöresi Ermenilerine krallık verildi. Ermeni ileri gelenlerinden 1.Gagik’e taç giydirildi. Gagik tarafından 915-921 yılları arasında Akdamar adasında bir saray ve kilise inşa ettirildi.

Abbasiler, Orta Asya’dan asker olarak getirdiği Türkler için de başkent Bağdat yakınında Samarra Şehrini kurmuştu.

Antik Akdamar Kilisesinin dekorasyonunda hem Abbasi hem de Türk etkilerini görmek mümkündür. Kültür Bakanlığının Akdamar Kilisesi’nden önce Samarra Ulu Camii’ne sahip çıkması daha doğru idi.

Selçuklu Türkleri Anadolu’yu vatan yaptığında Van bölgesindeki Ermeniler göç etti. Kimileri Toros Dağlarına geldi. Osmanlının son zamanlarında teşkilatlanan ve isyanlar çıkaran Ermeniler Birinci dünya savaşında Ruslarla işbirliği yaparak Van’ı yaktı yıktı.

Antik Akdamar Kilisenin açılış töreninde yapılan konuşmalar ve çıkan olaylara karşı Van Valiliğinin tavrı da yanlıştı.

Antik Kilisenin açılış töreninde bir grup Kamu-Sen üyesinin “Türk milleti asildir. Asla Soykırım yapmaz” diye slogan atması üzerine suçlu gibi alınıp içeri atılması, İsviçre’de soykırıma karşı çıkanların cezalandırılmasını hatırlattı.

“Aslına uygun bir şekilde restore edilmesinin sevindirici olduğu” belirtilerek Antik Akdamar Kilisesinde ayin yapılmasının istenmesi üzerine bu konuda İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarının yetkili olduğu söylenince Ermenilerin Türkiye Patriği Masrop Matufyan’ın ne kadar sinsi ve ideolojik bir karşılık verdiği asla unutulmamalı:

“Maybe one day: Belki bir gün”