Acı hatıraları dinlediğimde burnumun direği sızlar, canım yanar, gözlerim dolar, öfkem artar. Alan araştırması yaparken köylerde yaşlı insanlarla sohbet etmeyi, onlardan geçmişte yaşanan olayları dinlemeyi çok severim. Acı hatıralardan birini de sizinle paylaşmak isterim.

Kumarlı köyünden Emine garı Yemen ve kanal savaşları başladığında cephede olan eşi gibi, üç oğlunu cepheye gönderir. Seneler sonra kocasının öldü haberini alan Emine garı kocasını unutur. Yemen’e gönderdiği üç kuzusunun telaşına kapılır. Yemen tarafından hangi köyden savaşta sakatlanmış bir askerin geldiğini duysa, o köye koşar ki yavrularından haber alsın. Büyük oğullarını o kadar merak etmezde 16 yaşında asker ettiği küçük oğlunun hayali bir türlü gözünün önünden gitmez. Çünkü ayrılırken ağlayarak ayrılır ana oğul.

Ağıtçı bir Türkmen kadını olan Emine garı, esen yele, uçan kuşa sorar yavrularını. Onun meşhur Yemen ağıdı günümüzde dahi yaygın halde bilinmektedir.

Getme Yemen’e, Yemen’e

Garışın toza dumana

Mektebunu tezce gönder

Goma galbimi gümana

Getme Yemen’e, Yemen’e

Yemen tomus dayanaman

Dan borusu erken çalar

Sen güçcüksün uyanaman

Gökde uçan garlangaçlar

Siz Yemen’i Bilinizmi?

Guzularım Şehitmi oldu

Siz onları gördünüzmü?

Bu acı ağıtlarla vaktini geçiren Emine garının Yemen’e giden üç oğlundan da haber alınamaz ve oğullarının daha sonraki yıllarda şehit olduğunu öğrenir. Tutunacak dalı kalmayan Emine garı, kardeşlerine amca çocuklarına sığınır, onların yanında yaşamaya devam ederken, Zeytin ve Haçin olayları başlar. Kumarlı aşiretinin yaylaları olan bu yerleri korumak ve ermeni çetelerle mücadele Kumarlı aşiretine düşer ve Kumarlı’da gençler toplanarak Sedder Ali başkanlığında 83 kişiden oluşan bir çete kurarlar. Ermeniler Zeytin’den çıkarılır, Kumarlı çeteleri evlerine gelmeden Urumlu’da Doğan bey ve Saimbey kuvvetleri ile birleşirler.

Haçin’den ölüm haberleri yayılmaya başlar. Kumarlı’ya bir kara haber gelir ki, Emine garının çeteler arasında bulunan kardeşleri öldü diye. Emine garı acı haberi duyar, hiç düşünmeden Kumarlı’dan Haçin’e yalın ayak dağ yollarından can acısıyla koşarak, ağıt söyleyerek gitmeye çalışır. Gün batmada Haçin yakınlarında çetelere rastlar. Kumarlı çetelerini bulur, haberin aslı olmadığını öğrenir, kardeşleri ile görüşür. Emine garının yanına bir çete verirler geri köye gönderirler.

Dönüş yolunda Emine garı bir çocuk sesi duyar. Çalılıkların içine bırakılmış 3-4 yaşlarında bir Ermeni çocuğu ağlıyor. Yufka yürekli Türk kadını çocuğun ağlamasına dayanamaz, Ermeni bılızını alır kucağına köyüne getirir. Dört şehit sahibi Emine garı bu çocuğu 14 yaşına kadar büyütür. Bitin, pirenin çok olduğu o günlerde de başındaki bitleri temizlerken hamasi ağıtlar yakar,

Bir yeleği var çitten

Haçine bılız Haçin’e

Yakası görünmez bitten

Haçin’e bılız Haçin’e

Çocuk aklı ermeye başladığında Ermeni olduğunu öğrenince ortadan kaybolur, kaçar.

Acaba, özür kampanyası başlatanlar başta olmak üzere bütün Ermeniler bir araya gelseler Emine garı kadar şevkatli ve merhametli olabilirlermi? Ermeni’den özür dileyenler özür dilenmesi gerekenin binlerce şehit veren Türk anaları olduğunu hiç düşünmüşlermidir? Meark ediyorum.