NÜKLEER SIZINTI BÖLGEYİ NASIL ETKİLİYOR?
İsrail’in İran’ın Natanz bölgesinde bulunan uranyum zenginleştirme tesisine düzenlediği iki ayrı saldırı, Ortadoğu’da nükleer risk alarmını yükseltti. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, saldırı sonrası bölgede radyasyon ve kimyasal sızıntı meydana geldiğini açıkladı. İran, Natanz dışında Fordo ve İsfahan nükleer tesislerinde de sınırlı hasar oluştuğunu bildirirken, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından yayımlanan bilgiler sızıntının kontrol altına alınabileceğini ortaya koydu.
ENERJİ UZMANI NEDEN UYARIYOR?
CNN'e konuşan enerji uzmanı Altuğ Karataş, süreci değerlendirerek Türkiye’nin de risk altında olduğuna dikkat çekti. Karataş, dünyada 400’ü aşkın aktif nükleer tesis bulunduğunu belirterek, “İran’da tam ölçekli bir nükleer enerji santrali bulunmasa da pilot ölçekte çalışan tesisler mevcut. Atomun parçalanmasıyla ortaya çıkan enerji çok büyük bir güç barındırır ve bu enerjinin kontrol altında tutulması yalnızca soğutma sistemlerinin kesintisiz çalışmasına bağlıdır” dedi.
SOĞUTMA SİSTEMLERİ DURURSA NE OLUR?
Altuğ Karataş, enerji akışının hayati önem taşıdığına vurgu yaptı. Özellikle saldırı sonrası enerji, trafo ve jeneratör bölümlerinde hasar oluştuğuna dair iddiaların endişe verici olduğunu dile getirerek, “Soğutma sistemlerinin çalışabilmesi için enerji akışı şart. Bu sistemlerin devre dışı kalması, çekirdek kapsülün erimesine ve radyoaktif maddenin çevreye yayılmasına neden olur” ifadelerini kullandı.
RADYOAKTİF MADDE ATMOSFERDE NASIL YAYILIR?
Sızıntının sadece İran’la sınırlı kalmayacağı uyarısında bulunan Karataş, atmosferde dolaşan radyoaktif parçacıkların rüzgar ve yağmur aracılığıyla geniş alanlara yayılabileceğini vurguladı. “Fiziki sınırların bu noktada hiçbir önemi kalmaz. Su, toprak, hava ve canlılar bu kirlenmeden etkilenir. Türkiye dahil olmak üzere çevre ülkeler de ciddi şekilde tehdit altına girer. Özellikle lösemi ve çeşitli kanser türlerinde artış görülebilir” dedi.

TÜRKİYE'NİN RİSK DURUMU NE KADAR CİDDİ?
Karataş, sürecin teknik boyutuna da değinerek, ana enerji sistemlerinin devre dışı kalması durumunda yedek jeneratörlerin devreye girmesi gerektiğini, ancak bu sistemlerin de zarar gördüğünü belirtti. “Yeni bir enerji altyapısı kurulması gerekecek ve bu saatler içinde değil, günler hatta haftalar içinde mümkün olabilir. Bu zaman zarfında sızıntı durdurulamazsa etkiler büyüyerek yayılır. Türkiye’nin sınır bölgeleri dâhil geniş bir coğrafya ciddi risk altındadır” ifadelerini kullandı.
Karataş, son olarak sızıntının durdurulması için soğutma sistemlerinin bir an önce devreye alınması gerektiğini vurgulayarak, “Sürekli parçalanan uranyumdan yayılan enerjinin kontrol altına alınamaması daha büyük bir çevresel felaketi beraberinde getirebilir” dedi.