Fazla yemek:

Çok yemek yenildiği zaman midenin daha çok
enzime ihtiyacı olur. Enzimleri yapmak vücut için çok güçtür ve
kıymetli maddeler gerektirir. Normal bir insan için 250 gr yemek
yeterlidir. Bunu hazım ettirmek için kalp hiç zorlanmadan rahat
çalışır. 2 kat yemek yenirse, kalbin yemeği hazım ettirmesi ve
fazlalıkları çıkarttırması için 4 kat daha fazla çalışması gerekir.
Bu da kalp için çok ağırdır. Mesela bir araba düzgün bir yolda
hiç zorlanmadan harcadığı benzinin 2 katını taşlı, bozuk, dik
yolda harcar. Mesafe aynı ama harcadığı benzin farklıdır. Böyle
zorlanarak devamlı çalıştığında motor harap olduğu gibi insanın
kalbi de devamlı ve çok çalışmaktan harap olur ve çabuk eskir.

Genç insanlarda organlar kuvvetli olduğu için yenilen yemekleri hazım
edebilir ve fazlalıklarını çıkarabilir. Fakat organların üzerine fazla
yük bindiği için çok çalışmaktan çabuk eskir, kuvvetini kaybeder,
zamanla fazlalıklarını çıkaramaz olur, depo yapar, vücudu yağ ve
kireç toplamaya başlar. Bazı insanlar çok yemelerine rağmen hep
zayıf kalır ve bu durumlarının iyi olabileceğini düşünür. Hâlbuki hal
öyle değildir.

Çok yiyip zayıf kalanlar çok yiyip şişmanlayanlardan
daha kötü durumdadırlar. Çünkü şişmanlar karışık ve yanlış
yedikleri yemekten oluşan zehirlerin bir kısmını, vücudun topladığı
yağlarda depolayarak, bu zehirlerin organları tahrif etmesini
kısmen önleyebilmektedirler. Ancak çok yiyerek zayıf kalanlarda
zehirli maddeler sürekli vücut içinde dolaşır. Böylece damarlarda,
eklemlerde, organlarda ve kaslarda depolama yapar. Bu insanlar
genelde sinirlidirler, sık hastalanırlar ve uyku bozukluğu yaşarlar.


Karışık yemek:

Birbirine uygun olmayıp, hazım için ayrı
enzim isteyen yemekler karışık yenirse hazım olunmaz çürür veya
mayalanır. Örnek olarak karbonhidratlar ve proteinler birbirine zıt
düşer. Çünkü bunların parçalanabilmesi için her ikisinin ihtiyaç
duyduğu enzimler birbirine zıttır. Bu zıtlık her iki enzimin birbirini
yok etmesini sağlayarak, hazmın gerçekleşmesini engeller ve böylece
hazım yapılmayınca çürüme başlar. Hazım olunamayan yemek,
bağırsakta toplanır ve zamanla bağırsağı genişleterek cepler oluşturur.


Bu ceplerin içinde dışkısal taşlar toplanır ve yıllarca orada saklanır.
Böylece bağırsağın duvarları kanalizasyon boruları misali zehirli
artıklarla kaplanır. Buna bağlı olarak bağırsak ağırlaşır, hareketi
yavaşlar ve sonuçta kabızlık meydana gelir. Bu durumda vücudun
intoksikasyonu katastrofik şekilde büyür.

(vücutta toksin birikmesi
katlanarak artar) Vücut çok halsiz kalarak yorulur, gaz ve uyku
meydana gelir. Çürümüş yemekler bağırsağı zehirleyerek kana karışır.
Kandan bütün organlara ve hücrelere yayılarak onları zehirler ve
hastalıklara yol açar. Çürümüş ve mayalanmış yemeklerden oluşan
tuzlar vücutta kireçlenme yapar.


Çok sık yemek:

Yemeğin hazmını beklemeden bir şeyler yemektir.
En hafif yemek 4 saatte hazım olunabilir, yemeğin ağırlığına göre
hazım süresi 6–10 saate kadar uzayabilir. Bu zamandan önce bir şey
yemeye başlayınca mide hazmını tamamen değiştirir ve midedeki
diğer yemekler, karışık yemek gibi, hazım olmadan çürümeye başlar
ve hemen gaz ve şişkinlik oluşur.


Ters yemek:

Proteinli yiyecekler (et, yumurta, peynir vs.) midede
uzun zamanda hazım olunur. Karbonhidratlar, tatlılar, beyaz
undan yapılmış yemekler, patates, meyve vs. midede çok durmadan
bağırsağa geçerek orada hazmedilir. Su direk bağırsağa geçer. O
yüzden önce su içmeli sonra meyve veya tatlı yenilmeli. Sonra sebze
ve proteinli yiyecekler yenilmeli.

Önce yemek yenilip, sonra meyve
veya tatlı yenilirse, meyve hazım olmak için bağırsağa geçemez
mayalanır, bütün yemek bozulur, çok gaz olur. Yemekten sonra su
veya çay içilirse, yemekten ayrılmadığı için mideyi genişletir ve hazmı
zorlaştırır. Midede mayalanmış veya çürümüş yemek helal olmaz.


Bekletilmiş eski, ısıtılmış ve hazır yiyecekler:

Taze sebze ve meyveler güneşten aldıkları enerji ile dopdoludur. Vücuda çok enerji
verirler ve hazmı kolaydır. Pişirilince güneşten aldıkları enerjiyi
tamamen kaybederler. Bu yemekler eskiyince (2–3 saat geçince) hiç
bir enerjisi kalmaz toprak gibi olur. Eskimiş ve doğal olmayan hazır
yiyeceklerin hazmı çok zor veya imkânsızdır. Yemekler piştikten
sonra soğuk olarak yenilebilir (et, yumurta, sebze yemekleri, tatlılar
Fakat fayda beklememelidir. Beklemiş zeytinyağlı yemeği tekrar7
ısıtmak mümkün değildir. Mikro dalgalı fırında ısıtmak ise daha
tehlikelidir. Fırın çalıştığı sürece mikro dalgalar, dışarıya sızarlar ve
insan vücuduna zarar verirler.


Zararlı düşünceler ve hareketler:

Zararlı düşünceler vücutta fazla miktarda hormonlar çıkarır. Bu hormonlar kana karışarak zararlı
zehirler çıkmasına sebep olur. Bu zehirler beyindeki su havuzlarını
bulandırarak çok sinir yapar ve psikolojik ve diğer hastalıklara sebep
olabilir. Sinirli olan insanlarda, karaciğer sertleşmesi, çeşitli kalp
hastalıkları ve dalak hastalıkları meydana çıkmaya başlar.


Çiftçilikte kullanılan ilaçlar:

(Hormonlar, suni gübreler, ve başka
zehirli maddeler) Bu ilaçlar ve D.D.T, kullanan insanların vücudunun
hücrelerinde toplanarak bütün hayatı boyunca etki yapıyor. En
çok da karaciğer, yumurtalıklar ve beyne zarar veriyor. Belki şimdi
kullanılmıyor fakat 35–40 yaşlarından büyük insanlarda D.D.T‘den
meydana gelen hastalıklar hâlâ var. Çünkü önceden kullanılan D.D.T
hiç bir şekilde etkisini kaybetmez, bütün hayatı boyunca vücut onu
çıkaramaz ve çocuklara da anneden süt ile geçer; çocuklara zarar
vermeye devam eder.


Ev temizliğinde kullanılan temizleyici ve deterjanlar:

Ev temizliğinde kullanılan deterjanlar, mikroplara ne kadar zarar
veriyorsa akciğer, karaciğer ve beyne de aynı şekilde zarar verir.
Bütün hastalıklara, ayrıca mantara yol açar. Klorlu deterjanlar (Tuz
ruhu, çamaşır suyu, kezzap) bağırsak kanserine ve ağır akciğer
hastalıklarına sebep olur. Bu kimyasal maddeler nasıl vücudu yıpratır
zarar verirse hastalıkları tedavi için kullanılan bütün kimyasal ilaçlar
ve haplar da (Ağrı kesici dâhil) vücudu yıpratıyor ve zehirliyor.


Bu yanlışlıkların hastalıklara yol açma sebepleri:

Bozulmuş,çürümüş ve mayalanmış yemekler bağırsağa inince bunların
meydana getirdiği zehir kana karışır, organlar alarma geçer. Vücudu
korumak için bademcikler şişer, o zaman bademcikle mücadele ve
onu aldırmak yanlışlık ve haksızlıktır. Zaten yemekleri düzeltince
bademcik şişmesi olmaz.
Çürümüş yemekler bağırsağa inince, bağırsağın içindeki artıkları,
zehirleri kana karıştırmadan çıkarma görevi yapan kılları çürütür.
Bağırsakta kısım kısım kelleşme olmaya başlar. Kılların dökülmesiyle
kelleşen yerlerdeki yaralar koruma görevi yapamayıp faydalılarla
birlikte zararlı bütün zehirleri kana karıştırmaya başlar. Bağırsaktan
zehirleri toplayan kan direk karaciğere geçer. Görevi kanı temizlemek,
oradan kalbe, akciğere ve bütün hücrelere yaymak olan karaciğer
kandaki pisliği, yağları ve zehirleri kendinde toplar ve büyümeye
başlar. Kanı temizleyemez hale gelir. Hayat boyu vücut zehirli kanla
çalışır. Dolaşan pis kan hücreleri kirletir. Allah‘ı zikirden vazgeçer,
zikirden ayrılan hücreler hasta olur.


“Allah’ı zikirden ayrılmayan hayvanı avcı avlayamaz. ” Hadis-i Şerif


Zikirden ayrılmayan organ hastalanamaz. Karaciğerin dolmasına
kadar bütün hastalık sebepleri aynıdır. Karaciğer hasta olduktan
sonra insanın tabiatına göre farklı hastalıklar meydana gelmeye
başlar. Onun için hangi hastalık olursa olsun sebebi aynıdır. O
zaman tedavi de aynıdır. Önce yemekleri düzeltmeli, sonra bağırsak
temizlenip çalıştırılmalı, sonra karaciğer temizlenmeli, ondan sonra
diğer hastalıklar tedavi edilmelidir.


Hz. Allah’ın insan vücuduna verdiği kanunlara göre tedavi
yapılabilir. Bu kanunu değiştirmek ve başka tedavi şekli imkânsızdır.
Yemekleri düzeltmek için yemeklerin faydasını ve zararını bilmek
lazımdır. Faydalı ve şifalı yemekler cennet yemekleridir Âdem a.s.‘a
verilenlerdir: su, bal, meyve, sebze, süt.