Türk tarihi ihtişamlı zaferi kadar, facialarla da doludur. Zaferlerimiz ile övündüğümüz kadar, yaşadığımız hezimetlerden de ders çıkartmalıyız ki, milli tarih bizim için bir anlam ifade etsin.

90 bin şehit verdiğimiz Kafkas cephesi yani Sarıkamış faciası bir hırsın, bir ihtirasın, beklide tek adam düşüncesinin bir sonucu değimlidir?

21 Aralık bir gün dönümü, en uzun gece en kısa gündüzün yaşandığı gün. Türk Milleti içinde dönüm noktası bir facianın ilk adımının atıldığı kara gün. İttihat ve Terakkinin tartışmasız lideri Enver Paşa bütün hırs ve ihtirasını harekete geçirerek -45 derecede Türk ordusuna taarruz emrini veriyor.125 bin vatan evladını kış kıyamette paltosuz, postalsız, gömlekle, çarıkla cehennemi tipinin ortasında Kafkas cephesine gönderiyor.

Bu olayı okuduklarımız ile yazmak belki de yaşananların yanında çok yalın, çok ruhsuz kalır. Ancak olayı yaşayanın kaleminden, bir askerin anılarından okuduğumuz veya dinlediğimiz zaman facianın büyüklüğünü daha iyi anlarız.

O günlere şahit olan Iğdırlı Ali çavuş’un yazdığı mektup bu bakımdan çok önemlidir.

“Bu yaz, iki alayımızla Yemen’den buraya naklonulduk. Yola koyulmamızdan dört ay sonra buraya ulaştık ki, Arabistan’ın cehennemî sıcağı Köprüköy’deki ayaz yanında nimet-i ilâhi imiş. Burada çadırın perdesi buza kesmiş oğlak kulağı gibi kırılmakta ve kopmakta. Bölük kumandanım, beni sıhhiyeye nakletmiş ise de, tabip ve ilaç yokluğundan çaresiz kalıp tekraren takımıma döndüm. Aksam yaklaşınca Köprüköy’e civar dağlardan tipi boşanır. Kumandanımız, gelecek cuma Başkumandan Enver Pasa Hazretleri’nin teftiş ve hücum için geleceğini müjdeledi. O gelinceye kadar da yün içlik, çorap ve paltoların verileceğini ve Yemen yazlıklarını atacağımızı müjdeledi. Allah, devlete ve millete zeval vermesin. Başkumandan Pasa Hazretleri’nin gelmesi ile, Moskof’un kahrolacağından ve kâfirin, karşımızdaki tepelerde geceleri seyrettiğimiz ocaklı ve mutfaklı karargâhlarını ele geçireceğimizden subaylarımız çok emin. Şafak söktüğünde 2059 rakımlı Kızkulagi Tepesi’nden Moskof obüs yağdırır ama şükrolsun, zafer bizim olacak. Gece bastırdığında, tepelerdeki Moskof ocaklarının ateşi gözlerimizdeki ayazı tandır közüne tebdil eyler. Başkumandan Pasa Hazretleri acele gelse ki, ateşe kavuşsak...”

Iğdırlı Ali Çavuş yazlık giysiler içerisinde titreye, titreye bu mektubu yazıp İstanbul’dan gelecek olan kışlık giysileri beklerken, Karadeniz’de başka bir facia yaşanıyordu. Ruslar Osmanlı ordusuna erzak, mühimmat ve giyecek getirmekte olan gemileri sulara gömmüşlerdi. Bu durumu askere bildirmeyen Enver Pasa, ihtiraslarına mağlup olarak bütün birliklere su mesajı çeker:

“Askerler! Hepinizi ziyaret ettim. Ayağınızda çarık, sırtınızda paltonuz olmadığını gördüm. Lâkin karsınızdaki düşman sizden korkuyor. Yakin zamanda Kafkasya’ya gireceğiz. Orada her türlü nimete kavuşacaksınız. İslâm Âlemi’nin bütün ümidi sizsiniz.”

Böylece Enver Paşa, “Sarıkamış Fatihi” olma uğruna, binlerce insanı dehşetli bir can pazarına sürer.

İbret alınacak vaka üzerine başka söze gerek var mı? Takdirlerinize bırakıyorum.